top of page


    Putlaştırılmış gerçek, kubizm

    Çalışmalarında insanın hayatın içindeki rolünü inceliyor ve insanın bugüne kadar doğayla olan birlikteliğinde, elde ettiği gerçekliğin yani insan iradesinin doğanın kendi iradesi ile kurduğu iletişimi ve insanın geleceği konusunda doğanın rolünün ne kadar etkin olacağı konusunu inceliyor. 
    İnsan bilincinin, kendi bilinçaltında bulunan bir haritayı sanat vasıtası ile aydınlatarak kendi iradesi dışında doğanın iradesini bu yolla kullanabildiğine inanıyor. Doğanın zamanla birlikte insan bilincine kendisinin bir parçası olma konusunda daha fazla izin vereceğini düşünüyor. 
    Resimlerinde izleyicinin, kubizm resim tarzından dolayı, görüntüyü gözün sahip olduğu görme gerçekliği dışında farklı bir görme gerçekliği ile deneyimlediğini, nesnelleşmiş bir gerçekliği yani putlaştırılmış bir içeriği yorumlamasını sağlıyor.

   Hayatı farklı bir gözle izlemek.

    Bir kişinin bir sanatsal iş elde ederken karşılaşacağı işin enerjisini meydana getiren ilişkilerin yapısal değeri, o sanatçının ne kadar kendi iradesinden uzaklaşabilmiş ve hayatın kendi iradesine ne kadar yaklaşabilmiş olmasına, insana, hayata ne kadar dışarıdan bakabilmiş olmasına bağlıdır. Önemli olan hayatı içeriden bir insanın gözlerinden değil, bir insanı da dışarıdan izleyebilecek gözlere sahip olan fotoğrafçının(sanatçı) gözlerinden görmektir. Hayata dışarıdan bakarak hayatın içindeki insanın sahip olacağı görme deneyiminden farklı bir deneyim elde edilir. 

    Hayatın içindeki, doğanın bir parçası olan, neticesinde doğayı temsil eden, yani içerik olarak bir konuya sahip olan veya bu beklenti içinde olan her iş, meydana gelirken arka planda görünmeyen ve yaşayan ilişkilerin oluşturacağı bir enerjiye sahip olur. Ve aynı zamanda sanatçının sonradan oluşturacağı, içerik olarak bir konuya ihtiyaç duymayan bir iş gene ilişkilerden meydana gelicektir. Bu ilişkilerin diğer ilişkilerden farkı, bu ilişkiler sanatçı tarafından elde edilmiştir. Bu ilişkiler yaşamayan ilişkilerdir. Bu ilişkiler diğer ilişkiler gibi gizli değildir ve bu ilişkileri oluşturmak sanatçının elinde olduğu için yani aslında görünen ama herzaman ilişkilerin görünmez olma gerçeğiyle birlikte elde edilen, içerik olarak bir konuya ihtiyaç duymayan, bir çalışma sürecinde meydana gelmişlerdir. Bu ilişkiler canlı olmadığı için oluşan iş sanatsal değere sahip bir heykele dönüşmüştür bir sanat eseri olarak sergilenebilir ve izleyiciye sunulabilir. Bu tarz işlerin diğer hayatın içinde kendi başına oluşan, içerisinde konu beklentisi olan işlerden farkı bu işler bir sanatçının elinden çıkmış ve nesneleşmiştir, yani insan doğasından çıkarılmıştır. 

    Sanatçının bir işi, içinde yaşamayan, yani hayatın içinden olmayan ilişkilerle meydana getirme süreci bir kompozisyon sonlanana kadar devam eder. Sanatçı çalışma sürecinde kendi deneyimlerinin arasında yaşamayan ilişkiler kurar. Kurulan bu ilişkileri değerlendirmek için bir fotoğrafçı gibi çalışma sürecinde yaptığı işi her deneyimden sonra izler. Bu çalışma süreci bitene kadar tekrarlanarak devam eder. En sonunda sanatçı sanki hayatın kendi iradesi ve bir insanın kendi iradesi arasında dolaşarak hayatın kendi iradesine yaklaşmaya çalışır ve bir kompozisyonu bu şekilde fotoğraflar. Sanatçının (görselde içerik taşıyan ve cansız görselde içeriğin en aza indirilip neredeyse yok edilmeye çalışıldığı imgenin heykelleştirilmeye çalışıldığı) görüntü meydana gelirken onu oluşturan ilişkilerin yapısına göre ne kadar değerli olup olmayacağı konusunda alacağı karar başka bir sanatçıya göre farklılık gösterir. 
 

   Düşünen gözler, Kubizm

   Gerçek hayatın kendi doğası ile oluşturulmuş, içerik beklentisi taşıyan çalışmalar ile kendi kubizm tarzda gerçekleştirdiğim resim çalışmalarım arasında farklılıklardan yola çıkarak elde ettiğim düşünceler.

    Kubizm deki görüntü modeli en az  gerçek hayattaki görüntü modeli kadar iyi bir enerjiye sahiptir. Bu görüntü modelinde enerji arka plandaki ilişkilerin sanatçı tarafından oluşturulması ile sağlanır. Kubizmdeki görüntünün gerçek hayatta içerik beklentisi ile oluşturulmuş görüntü modelinden farkı kubizmde görüntünün enerjisini elde ederken nesneleşmesidir. Yani görüntü yaşayan nesneleşmiş bir görüntüdür. Oysa gözün okumasına hazır olan gerçek hayattan alınmış bir görüntü halen parçalar halinde bekleyen istediği zaman değişebilecek, zamanı kendi başına insan ile birlikte yaşayan, var olan canlı bir görüntüdür.

    Bir canlı görüntüde görüntüyü meydana getiren ilişkiler canlı ve değişkenlik gösterir. Mesela bir fotoğrafta aynı odada görünen bir kadın ve kız çocuğu. Burada kadın ve çocuğun, aynı oda, aynı halı, aynı koltuklar, aynı duvarlar ile görünmeleri onların aynı odada neden bulunacağı sorusunu akla getirir ve arkasından olasılıklarla cevaplarını oluşturarak, görüntüde iki kişi arasında görünmeyen ilişkilerin beyinde düşünceye dönüşmesine sebep olur. Düşünce farklı ilişkilerden dolayı bir olasılık halinde değişerek hayat bulur. İçinde bir mutlaklık yoktur, görüntüyü meydana getiren bağların hepsi arka plandadır, görünmezler. İnsan doğasına uygun olduğu ve insan beyninde düşüncelerin hayat bulmasına sebep olduğu için yani gözün ve beynin kendi doğası ile ortaklaşa çalıştığı için gerçek hayatın içinde var olan, çalışan ve yaşayan bir görüntüdür. 
    Nesneleşmiş görüntü, görüntünün sahip olduğu ilişkilerin ömrünü tamamlaması canlılığını yitirmesidir. Görüntünün düşünceyi hayata geçirebilmesi için ihtimallerle düşünceyi çağrışımlara zorlayan görünmeyen yaşayan ilişkiler, canlılığını yitirerek görünür ilişkilere dönüşür ve görüntüyü bir nesne olmaya zorlar. Kubizmde bu şekilde görüntü nesneleşerek en basite indirgenmeye çalışır, en basit ilişkilerden bir enerjiye sahip olmaya çalışır. Böylece içeriğinde bir heykeli oluşturmaya çalışır. Yani en basit ve görünen ilişkilerle görüntüde heykelleşme meydana gelmeye çalışır. Farklı iki yüzeyinin basit bir çizgi ile bir araya geldiğinde oluşturduğu yeni bir yüzey kadar basit yeni bir birliktelik (nesne) oluşturmaya çalışırlar. Bu bir hacmi oluştururken bir araya gelen yüzeylerin yaptığından hiç farklı değildir.   
   Yeni bir imge, görünen ilişkiler(görünen görünmeyen bağlar) ile resmin en önünde hemen görüntünün içine girer ve sanki o fotoğraftaki kadının yanında oturacak çocuk gibi oradaki öyküye gerçeklikte ortak olur. Her imge birbirine en kolay yoldan iletişim kurmaya çalışır. Bu görüntünün gerçek hayattın beklentisi olan yaşayan ilişkilerin dışında yeni bir hareketsiz ilişki ile canlandırılmasını sağlar. Görüntü böylece enerjisini farklı bir deneyimle elde eder. 
    En basit, yalın kubizm kompozisyon, boş ve tek renkten oluşan bir tualdir. Bu tual dört kenarında bulunan dört siyah sınır çizgisine görünmeyen dört çizgi(en kolay ilişki) ile bağlanır. Ve bu kompozisyon bu basit hareketsiz ilişkilerin(görünen görünmeyen ilişkilerin) oluşturduğu içerik ile nesneleşerek heykelleşir. 


     İlişkinin İmgedeki Enerjisi

      Meydana gelen görüntünün bir enerjiyi üzerinde taşıması için, en az ikili bir ilişkiden meydana gelmiş olması gerekiyor. Gözün kendi doğasında taşıdığı bu birliktelik doğrultusunda görüntüde ilişkiler artı ve eksi gibi birbirini sürekli tamamlamaya çalışarak bir enerjiyi meydana getirir. 

      Görüntüde bir çocuk ile bir kadın olmadan bir kadının anne olacağını bilemeyiz. Bir evin içinde insanlar olmadan insanların aynı aileden olacağını bilemeyiz. Aynı şekilde, görüntüde sürekli hareket halinde olan, insan doğasının gerektirdiği gibi birbirlerini tamamlayan çalışan benzer gizli ilişkiler bir izleyicide düşünceye dönüşmeye çalışır. İlişki izleyiciyi bir soruyu yöneltir, ardından da bir cevaba yöneltir ve bir düşüncenin oluşması için sebep olur. Bu şekilde görüntünün içindeki enerji gözü ve beyni çalıştırarak insanı sürekli düşüncelere yönlendirir. Bir evde oturan iki kişinin bir olasılıkla birbirinin kardeşi olması düşüncesi görüntüde o evin içinde birlikte görünüyor olmalarından kaynaklanır. Görüntüdeki görünmeyen ilişkiler izleyen kişiye göre farklı olasılıklarla değerlendirilebilir.

© 2018 april

bottom of page